Bursa ‘da Miras Hukuku, Avukat Büşra Mizen miras hukuku alanında en etkili, şeffaf ve hızlı çözüm yollarını sunmaktadır. Bursa ‘da miras davalarına bakan Avukat Büşra Mizen, miras davalarında önce veraset ilamı alarak mirasçılar belirlenir ve sonrasında hukuki olay nitelendirilerek açılacak davanın türü belirlenir. Miras hukuku alanında hukuki olayın niteliğine göre açılacak birçok farklı dava bulunmaktadır. Miras hukukunda mirasçılar tespit edildikten sonra mirasçılara düşen miras payları hesaplanmalıdır. Mirasın reddi, vasiyetname, ortaklığın giderilmesi, saklı payın ihlal edilmesi durumunda açılacak tenkis davaları miras hukukuna ilişkin davalardır. Tenkis davalarıyla ilgili bir Yargıtay kararını aşağıda sizler için paylaşıyoruz.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

E:2015/3199

K:2017/7130

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, tenkis isteğine ilişkindir.

Davacılar, mirasbırakan … … ‘nın 1339 ada 25 parselin ½ payını satın aldığını ve davalılar adına tescil ettirdiğini, temlik tarihinde 13 ve 16 yaşında olan iki oğlu adına bağış yolu ile kazandırma yaptığını, kalan ½ payı da aynı şekilde satın almak suretiyle davalılar adına tescil ettirdiğini, davalılara yapılan karşılıksız kazandırmaların kız çocuklarından gizlendiğini, temlikleri 19.12.2010 tarihinde öğrendiklerini ileri sürerek dava konusu taşınmazda saklı paylarının tenkisi ile payları oranında adlarına tescile, olmazsa saklı paylarına isabet eden kıymetin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemişler, 01.02.2011 tarihli dilekçe ile taleplerini daraltarak sadece tenkis isteğinde bulunmuşlardır.

Davalılar, hak düşürücü sürenin geçtiğini, taşınmazların bedeli karşılığında alındığını mirasbırakanın bankadaki parasının 05.11.2009 tarihinde eşit şekilde paylaşıldığını, tasarrufu da en geç bu tarihte öğrenmiş olduklarını, temlikten 33 yıl sonra saklı payı zedeleme kastı olduğu iddiasının kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Dava, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/208Esas, 2011/43Karar sayılı dosyasında yetkisizlik kararı verilmesi ve kesinleşmesi üzerine davacı vekilinin süresindeki talebi ile eldeki dosya esasına kaydedilmiştir.

Mahkemece, sübût bulan davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Toplanan deliller ve dosya kapsamından; dava konusu 1339 ada 25 parsel sayılı 538m2 arsa nitelik taşınmazın tamamı dava dışı … … adına kayıtlı iken 19.10.1976 tarihli akitle 2/4 payın dava dışı … İriş’e, 1/4’er payın ise davalı … ve …’e 20.000TL bedelle davalılara velayeten mirasbırakan babaları … ve anneleri … tarafından satın alındığı, …’ya ait payın 16.11.1982 tarihli işlemle davalılar tarafından bizzat 85.000TL bedelle satın alındığı, davalıların ilk akit tarihinde 13 ve 16 yaşlarında, ikinci akit tarihinde ise 19 ve 22 yaşlarında olduğu, mirasbırakan …’ın 06.09.2009 tarihinde ölümü ile geriye çocukları davacılar ve davalılar ile dava dışı eşi Şerife’nin mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın 08.02.1999 tarihinde tamamı mirasbırakan adına kayıtlı 2310 ada 23 parsel sayılı taşınmazın 97/194 payını eşi …’ye satış suretiyle temlik ettiği, davacılar tarafından açılan … … 8. Asliye Hukuk Mahkemesi 01.10.2013 tarih 2013/2Esas, 2013/366Karar sayılı muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil davasının, davalının kabulü sebebiyle kabulüne ilişkin kararın 23.12.2013 tarihinde kesinleştiği, 14.02.2014 tarihli ölünceye kadar bakım akdinde …’nin 23 parsel sayılı taşınmazı 5 çocuğuna eşit paylarla temlik ettiği, alınan güncel tapu kaydında taraflar adına 1/5’er payla tescil edildiği, 05.11.2009 tarihli veraset ve intikal vergisi beyannamesinde mirasbırakana ait 2320 ada 23 parsel sayılı taşınmazın ½ payı ve Ziraat Bankası hesabında bulunan 43.887,63TL paranın bildirildiği anlaşılmaktadır.

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve her ne kadar davacılar 674 ada 4 ve 7979 ada 2 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan tarafından alınmak suretiyle davalılar adına tescil edildiğini ileri sürmüşler ise de, ayrı davanın konusunu teşkil ettiği gerekçesiyle değerlendirmeye alınmamış olması, tenkis koşulları saptanmak ve davanın süresinde açıldığı gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacılar ve davalıların bu yöne değinen temyiz itirazı yerinde görülmediğinden reddine.

Tarfların sair temyiz itirazlarına gelince,

Hemen belirtilmelidir ki; çekişme konusu taşınmazın davalılar tarafından üçüncü kişilerden satın alındığı mirasbırakanla ilgisinin olmadığı kayden sabittir. İddianın içeriği ve davalının savunmasına göre, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta, mirasbırakanın gerçekte bedelini bizzat ödeyip üçüncü kişiden satın aldığı bağımsız bölümleri mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi(davalılar) adına kaydettirmesi halinde 1/4/1974 tarihli ve ½ sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı açıktır.

O halde, davacılar, ortak mirasbırakanları …’ın gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazları mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği davalılar adına kaydettirdiği iddiası ile tenkis isteğinde bulunulduğuna göre, tenkisin konusunu mirasbırakan tarafından ödenen bedeller oluşturmaktadır.

Bilindiği üzere; Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565) Miras bırakanın TMK’nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla bursa’da avukat davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür’atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

Somut olayda, çekişme konusu taşınmazın ¼’er payının 19.10.1976 tarihli akitle yaşları küçük olması sebebiyle davalıları temsilen anne ve babası tarafından, kalan payın ise 16.11.1982 tarihli işlemle davalılar tarafından bizzat satın alındığı, bedellerin mirasbırakan tarafından ödendiği sabittir. Bu durumda tenkis hesabı yapılırken 1339 ada 25 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanın ölüm tarihindeki değeri değilde davalılar adına satın alındığı 19.10.1976 ve 16.11.1982 tarihlerindeki mirasbırakan tarafından ödenen bedeller üzerinden yapılması gerektiği kuşkusuzdur.

Ne var ki mahkemece, tenkis hesabının doğru yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; tenkis hesabında, davalılara kazandırıldığı iddia olunan taşınmazların ölüm tarihindeki değerleri keşfen belirlenmiş, mirasbırakanın ölüm tarihindeki aktif ve pasif terekesi tam olarak tespit edilmeden sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca, davacılar tarafından davalılara kazandırıldığı iddia olunan taşınmazların akitte gösterilen bedelden daha yüksek bir bedel ödenerek temlik alındığı hususu ispatlandığı takdirde bu bedeller, aksi takdirde akitte gösterilen satış bedellerinin dikkate alınması mirasbırakanın taşınmazlar alınırken verdiği bedellerin (paraların) mirasın açıldığı tarihte ulaştığı değerinin, paranın satın alma gücündeki değişimlerin usulünce belirli kriterler dikkate alınmak suretiyle hesaplanması, net terekenin saptanmasında murisin temlik dışı kalan taşınmazlarının tespiti, saklı pay ve tasarruf nisabının yeniden belirlenmesi, murisin ölüm giderlerinin tespitiyle pasif terekesi içeresinde gösterilmesi, bu şekilde belirlenen pasif terekenin aktif terekeden indirilmesi suretiyle bulunan net tereke üzerinden tenkis hesabı yapılması suretiyle açıklanan hususları da kapsayacak şekilde uzman bilirkişilerden hükme ve denetime elverişli rapor alınması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

Bursa Avukat, miras hukuku, Avukat Büşra Mizen olarak miras hukukuyla ilgili sorunlarınız için bizimle iletişime geçin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TIKLA ARA
WhatsApp